BASIN AÇIKLAMASI 25 KASIM ‘’ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ORTADAN KALDIRILMASI İÇİN ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ’’
Tarih: 25.11.2019 | Okunma Sayısı: 458

BASIN AÇIKLAMASI

    ŞİDDET AİLE İÇİ MESELE OLARAK GÖRÜLEMEZ&S230;

 

      Genç kardeşimiz üniversite öğrencisi Güleda’nın erkek şiddeti sonucu öldürülmesi bizleri derinden üzmüştür. Yaşanan cinayet olaylarını kaygı ile takip ediyor ve şiddetin çözüm olmadığını belirtiyoruz. Genç kardeşimize Allahtan rahmet diliyor, başta ailesi olmak üzere sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz

        Kadına yönelik  şiddet insan hak ihlali olan  yaygın  bir  toplumsal  sorundur.  Tarih boyunca sosyal yapımızın en dinamik ve en temel kurumu olan ve toplumumuzun  çekirdeğini  oluşturan  aile  kurumu  üzerinde ülkemizde  yıllardır  tartışılan  “aile  içi  şiddet”,  “kadına  yönelik  şiddet”,  “kadın  cinayetleri”,  “kötü muamele”,    “kadın  intiharları”,  “töre  ve  namus  cinayetleri”  ve  “taciz  ve  tecavüz”  gibi  söylemler gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir.

           Şiddetin en yaygın görülen biçimi erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddettir. Bu hazin duruma gerek görsel, gerekse yazılı basın yolu ile sık sık tanık olmaktayız. Ülkemizde kadına yönelik şiddet üzerine yapılan araştırmalara baktığımızda, kadına yönelik şiddetin yaygınlığını,  kadının şiddet karşısındaki  çaresiz  kalışını  ve  şiddete uğrayan kadının  nasıl  yardım  alması  gerektiği  konularında  bilgisizliğini  görmekteyiz.  Diğer taraftan,  aile içinde kadına yönelik  şiddet  sadece  koca  tarafından gerçekleştirilmemektedir.  Şiddetin, baba,  oğul, ağabey,  kardeş,  kayın valide,  elti,  kayınbaba,  kayın birader ve öteki  akrabalar  tarafından  da gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu durum “aile mahremiyeti”, “ailenin iç meselesi”, ”ailevi mesele” olarak algılandığından birçok gayr-i hukuki, gayr-i ahlaki ve gayr-i insani durum örtbas edilmekte ve şiddete uğrayan kurban acı ve zulüm görmeye devam  etmektedir.  Bu yanlış ve gelenekçi anlayış kadının aile içi şiddete yıllarca boyun eğmesine yol açmıştır. Kadına zarar vereni korumak, görmezden gelmekte şiddettir ve suçtur.

          Şiddet, sonuçları ile bireylerin fiziksel ya da psikolojik sağlığını derinden etkileyen bir yıkımdır. Bunun için, yasal düzenlemelere, koruyucu, önleyici ve müdahale edici  çalışmalara,  şiddete  uğrayan  kurbanlara  yönelik  koruma  ve  destek programlarına, öte yandan toplumsal duyarlılığın ve toplumsal bilincin arttırılmasına ve daha ahlaklı, daha  vicdanlı bireyler  yetiştirilmesine öncelik  verilmelidir. Bu alanda birçok  kurum ve  kuruluşun işbirliğine ihtiyaç vardır

          Günümüzde, şiddet toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kadına yönelik aile içi şiddet, mücadele edilmesi gereken ciddi bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Kadına yönelik şiddet çok yaygın bir sosyal olgudur. Sosyal bilimciler bu yaygınlığın sebebini şiddetin, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının sürdürülmesi için kullanılan bir tehdit, bir araç olmasına bağlamaktadırlar .

              Bu konudaki en önemli sorun, kadına yönelik şiddet konusunda toplumda bir duyarlılığın olmaması, şiddetin doğal karşılanması ve şiddet olgusunun temel insan haklarının ihlali olduğunun farkına varılmamasıdır. Toplumsal cinsiyet ilişkileri, hayatın birçok alanında erkeklerin daha baskın olduğu, kadınların genellikle ikinci plana itildiği, eşit olmayan güç ilişkisini ortaya çıkarmıştır. Toplumda erkeklere atfedilen işlevlere ve görevlere verilen değer, birçok açıdan kadınlara ve kadınlara atfedilen işlevlere ve görevlere göre daha büyüktür.

            Kadına Yönelik Aile şiddetle Mücadele Yapılması Gerekenler;

- Ülkemizde kadına yönelik şiddete sıfır tolerans ilkesi ile çalışmalar çok geniş bir yelpazede kamu, sivil ve tüm tarafların kapsamlı işbirliği ve ortak çabalarıyla yürütülmektedir. Aile içi şiddet vakalarında şiddet mağdurlarının çoğunun kadın olması dolayısıyla kadınlara sunulan hizmetlerin sayısının ve niteliğinin arttırılmasının yanında şiddet uygulayan erkeklere yönelik de çeşitli hizmetlerin planlanması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunlar; “yasal düzenlemeler”, “toplumsal farkındalık ve zihniyet dönüşümü”, “kadının sosyo-ekonomik konumunun güçlendirilmesi”, “koruyucu hizmetler”, “tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri” ve “Kurum/Kuruluşlar arası İşbirliği’dir.

-Öte yandan toplumsal duyarlılığın ve toplumsal bilincin arttırılmasına ve daha ahlaklı ve vicdanlı bireyler yetiştirilmesine önem verilmelidir. İlkokuldan itibaren eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsak bunun yolu eğitimden geçer. Çocuklarımıza “kadın erkek eşitliği, insan hakları, hiçbir şiddetin kabul edilemez olduğu “öğretilmelidir

-  Kadının  sosyal, siyasi, ekonomik olarak güçlendirilmesi ,eğitim düzeyinin arttırılması ,kadınların insan hakları ihlallerini  engelleyecek ve kadına yönelik şiddetle mücadele de önemli bir adım olacaktır.

-   Görsel medyada yayınlanan diziler de kadına yönelik şiddet içeren sahneler olmamalı, gazeteler kadın haberlerini son derece dikkatli bir dil ile yayınlamalıdır   

-Kadın cinayetleri af kapsamında olmamalıdır. Adli süreçte mahkemelerin Baroların müdahillik talepleri kabul edilerek kamu vicdanının temsil edilebilmesi sağlanmalıdır. Kadın cinayetleri davalarında cinayetlerin planlayarak işlendiği göz ardı edilmemeli, haksız tahrik ve iyi hal indirimi yapılmamalıdır.

            Şiddete maruz kalındığında başvurulması gereken kurum ve kuruluşlar şunlardır.

. Sağlık Kuruluşları

. Polis Merkezleri

. Jandarma Karakolları

. Cumhuriyet Savcılığı

. Baroların Kadın Danışma Merkezleri ve Adli Yardım Kurulları

           Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında İçişleri Bakanlığı KADES projesini başlatmıştır. Emniyet işbirliğinde şiddet mağduru veya şiddet görme riski altında kadınlar için iletişim teknolojisinin sunduğu imkanlardan faydalanarak etkin ve hızlı müdahalenin  sağlanması amacıyla Kadın Destek(KADES)uygulaması hayata geçirilmiştir: Sadece kadınların kullanımına açık olan ve TC kimlik numaraları ile giriş yapılan uygulamayla kadınların daha etkin korunması sağlanmaktadır

         ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve izleme Merkezleri)Şiddet mağduruna ekonomik, psikolojik, hukuki ve sosyal olarak güçlendirildiği, insan onuruna yaraşır etkili ,süratli hizmetlerin sunulduğu, kişisel bilgilerin gizli tutulduğu, uzman personelin görev yaptığı merkezlerdir.  Bizzat Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne veya ALO183’  e yapılan müracaat ile başvurular gerçekleşebilir. ŞÖNİM’de şiddet mağduru ve çocuklara psiko-sosyal destek hizmeti, danışma, yönlendirme rehberlik hizmetleri verilir. Barınma, kreş yardımı da bu hizmetler arasındadır

             Isparta Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu olarak projelerimizle toplumu hukuki anlamda şiddete karşı bilinçlendirerek aile şiddetin kadınlara, çocuklara karşı olumsuz etkilerini azaltmayı hedeflemiştir. Bu konuda Baro üyesi Avukatlarımız CMK ve Adli Yardım hizmetleri ile özveri ile çalışmalara destek vermektedir. Isparta Barosu olarak çocuk ve kadın haklarının korunarak geliştirilmesi çalışmalarının her zaman içinde ve takipçisi olacağız.

Saygılarımızla&S230;

 

ISPARTA BAROSU

KADIN VE ÇOCUK HAKLARI KOMİSYONU

 

 

 

TÜBAKKOM

25 KASIM ‘’ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ORTADAN KALDIRILMASI İÇİN ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ’’

BASIN AÇIKLAMASI

            KADINA YÖNELİK ŞİDDET BİR İNSAN HAKKI İHLALİDİR.

 

        Dünyanın her yerinde bugün KADINLAR, dayanışma ve mücadele ruhuyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, aile içi ve toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı çıkmakta; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele çağrısı yapmakta ve çözüm önerileri sunmaktadır. Çünkü KADINLAR, ne yazık ki dünyanın her yerinde hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda saldırıya maruz kalmakta ve sömürüye uğramaktadır.

       Ülkemizde ise, kadına yönelik şiddette her geçen gün artış yaşanmakta; kadınlarımız fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve hatta yaşam hakları vahşice ellerinden alınmaktadır.

           Yasal mevzuattaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesinin nedeni toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanamamış olması ve şiddetin kaynağına odaklı çözümlerin geliştirilmemiş olmasıdır.

         Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için temel öğe, mevcut toplumsal zihniyetin değiştirilmesidir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ancak pratikte devletin, zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik talepler karşısında etkisiz kaldığını görmekteyiz.

        Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kurumlarda üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamalar kadın mücadelesini olumsuz etkilemekte, kadının insan haklarının ihlalinin artmasına yol açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan bir ülke olmamıza rağmen, aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasının düşünülmesi, nafaka konusunda yapılmak istenilen değişiklik sözleşme hükümlerinin ihlali olacağı için kabul edilemez.

            Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Gününde,  her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyetle ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

 

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

KADIN HUKUKU KOMİSYONU

19.09.2024
AV. ÜNSAL ÇANKAYA
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.